Hüseyin Nihal Atsız

Hüseyin Nihal Atsız 12 Ocak 1905’te İstanbul’da Kadıköy’de doğdu. Babası bahriye (deniz) subayı Nail Bey, annesi Fatma Zehra Hanımdır. İlköğrenimini Kadıköy’deki çeşitli okullarda, orta öğrenimini Kadıköy ve İstanbul Erkek Lisesinde (İstanbul Sultanisi) yaptı. Buradan mezun olunca Askeri Tıbbiye’ye yazıldı. Okulun 3.sınıfında iken, Arap asıllı Bağdatlı Mesut Süreyya isimli teğmene selam vermeyi reddettiği için okuldan çıkarıldı. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne yazıldı. Bu fakülteden 1930 yılında mezun olunca, Türkiyat Enstitüsü’nde, hocası Köprülüzade Mehmet Fuad Beyin asistanı oldu. Ancak diğer hocası Zeki Velidi (Togan) Beyin Türk Dil Kurultayı’nda maruz kaldığı hücumlara tepki olarak çektiği telgraf sebebiyle 1933'de asistanlıktan çıkarıldı.

{tocify} $title={İçindekiler}

Hüseyin Nihal Atsız Kimdir
Hüseyin Nihal Atsız


Hüseyin Nihal Atsız'ın Üniversite Yılları

1926 yılında İstanbul Dârülfünûnu'nun (Üniversite) Edebiyat Fakültesi'nin Edebiyat Bölümüne ve İstanbul Dârülfünûnu'nun (Üniversite) yatılı kısmı olan Yüksek Muallim Mektebi'ne kaydolan Atsız, bir hafta sonra askere çağrıldı. Hüseyin Nihal Atsız askerliğini 28 Ekim 1926 ile 28 Temmuz 1927 tarihleri arasında İstanbul'da Taşkışla'da 5. piyade alayında er olarak yaptı.

Ahmet Naci adlı arkadaşı ile birlikte hazırladığı "Anadolu'da Türklere Ait Yer İsimleri" adlı makalenin Türkiyat Mecmuası'nın ikinci cildinde yayınlanması üzerine hocası Mehmet Fuad Köprülü'nün dikkatini çeken Nihal Atsız, 1930 yılında Edirneli Nazmî'nin divanı üzerinde mezuniyet çalışması yaptı ('Divân-ı Türkî-i Basit, Gramer ve Lügati', 1930, 111 s. Türkiyat Enstitüsü Mezuniyet Tezi, no 82). Aynı yıl Edebiyat Fakültesi'nden mezun oldu.

Hüseyin Nihal Atsız'ın sınıf arkadaşları arasında Tahsin Banguoğlu, Ziya Karamuk, Orhan Şâik Gökyay, Pertev Nâilî Boratav, Nihad Sâmi Banarlı gibi isimler yer alıyordu.

Mezuniyetinden sonra Edebiyat Fakültesi Dekanı olan hocası Prof. Dr. Mehmet Fuad Köprülü, Maarif Vekâleti’nde Atsız için girişimde bulunarak, Yüksek Muallim Mektebi'ni öğrenci olarak bitirdiği için, liselerde yapması gereken 8 yıllık mecburi hizmetini affettirmiş ve 25 Ocak 1931'de Atsız'ı kendisine asistan olarak almıştır.

Atsız, yine 1931 yılında Dârülfünûnun felsefe bölümünden mezun olan ilk eşi Mehpare Hanım ile evlenmiş, ancak 1935 yılında ayrılmıştır.

Memuriyet Yılları

Hüseyin Nihal Atsız, önce Malatya Ortaokulu’nda Türkçe, daha sonra Edirne Lisesi’nde Edebiyat hocalığına tayin edildi. Edirne’de iken Orhun dergisini yayımladı (1933-1934). Bu dergi, daha önce yine kendisinin yayımladığı Atsız Mecmua’nın (1931-1932) devamı niteliğindeydi. Her iki dergi de Türkçülük ülküsünü güçlendirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla çıkarılmıştı. Ancak dil, edebiyat, tarih, halkbilim, yazım konularındaki yazılar ve şiirler de bu dergilerde yer alıyordu. Orhun’un 9.sayısındaki, resmi tarih tezini eleştiren bir yazı sebebiyle dergi kapatıldı. Atsız da bakanlık emrine alındı.

Hüseyin Nihal Atsız, bundan sonra dört yıl kadar Deniz Gedikli Hazırlama Okulu’nda Türkçe öğretmenliği yaptı. 1938’de bu işinden de uzaklaştırıldı. Kendisine resmi hizmet kapısı kapanınca Özel Yuca Ülke ve Boğaziçi liseleri gibi okullarda öğretmenlik yaptı. “Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar” ve “Türk Edebiyatı Tarihi” adlı ilmi kitapların yanı sıra birçok broşür yayımladı. Komünistlerle şiddetli bir fikir mücadelesine girişti. Tanrıdağ, Çınaraltı gibi milliyetçi dergilerde yazılar yazdı. 1943’te Orhun’u yeniden yayımladı. Bu derginin 15-16. sayılarında dönemin başbakanı Şükrü Saracoğlu’na hitaben yayımladığı açık mektuplarda, milli eğitimde solcuların nasıl yuvalandığını örneklerle gösterdi ve Milli Eğitim Bakanı Hasah-Ali Yücel’in istifasını istedi.

1944 Irkçılık-Turancılık Davası

Dönemin iktidarı, bunun üzerine, açık mektuplarda adı geçen hikayeci Sabahattin Ali’yi, Atsız aleyhine hakaret davası açması için teşvik etti. Bir taraftan da Orhun dergisini kapattı. Atsız-Sabahattin Ali davası büyük yankılar uyandırdı. Ankara’daki üniversite gençliği Atsız’ı desteklemek ve Komünistleri protesto etmek için 3 Mayıs 1944’te büyük bir gösteri yaptı. Hükümet bu gösteriyi şiddetle bastırdı, birçok milliyetçi genci gözaltına aldı. Hemen ardından Türkçülerin tutuklanmasına başlandı. Atsız ve 22 arkadaşı “hükümet darbesine teşebbüs” suçlaması ile yargılandı. Atsız, sorgusu sırasında, lağım sularının akıtıldığı bir zindana konularak yedi gün boyunca işkenceye maruz kaldı.

Hüseyin Nihal Atsız ve Arkadaşları
Hüseyin Nihal Atsız Mahkeme Çıkışı


Askeri mahkeme, Türkçülerin birçoğunu çeşitli cezalara çarptırdı. Atsız da 6 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ancak, Askeri Yargıtay bu kararları bozdu. Yeniden görülen dava sonucunda bütün Türkçüler ve bu arada Atsız da beraat ettiler. Ancak, Atsız, uzun süre öğretmenlik mesleğine dönemedi. Türkiye Yayınevi’nde çalıştı ve önemli Osmanlı tarihlerinin neşirlerini hazırladı.

1944 Irkçılık-Turancılık Davası
1944 Turancılık Davası Mahkeme Salonu


Memuriyete Tekrar Dönüşü

CHP iktidarının son yıllarında, fakülteden sınıf arkadaşı Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu’nun Milli Eğitim Bakanlığı zamanında yeniden öğretmenliğe tayin edildi. Fakat, kendisine öğretmenlik hakkı tanınmadı ve Süleymaniye Kütüphanesi’nde uzman olarak görevlendirildi.

1950-1951 öğretim yılının başında Haydarpaşa Lisesi edebiyat öğretmenliğine getirilen Atsız, burada iki yıl görev yaptı. Bu defa da, 3 Mayıs’ın kutlanması için Ankara’da verdiği ilmi bir konferans bahane edilerek öğretmenlikten alındı ve Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki görevine iade edildi (1952). Burada 17 yıl çalıştıktan sonra 1969’da emekliye ayrıldı.

Atsız, 1950-1952 yıllarında yayımlanan haftalık Orkun dergisinin başyazarlığını yaptı. 1962’de kurulan Türkçüler Derneği’nin genel başkanlığını üstlendi. 1964’ten vefatına kadar Ötüken dergisini yayımladı. Ötüken’de bölücülük hareketlerine karşı dikkatleri çeken yazılar sebebiyle kendisi “bölücülük” iddiası ile suçlanarak yargılandı ve onbeş ay hapse mahkum edildi. Bu cezası, kendi isteği olmaksızın, hastalığı sebebiyle, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından affedildi ise de ileri yaşta 2,5 ay hapis yatmaktan kurtulamadı. Atsız, 11 Aralık 1975’te vefat etti.


Eserleri

Hüseyin Nihal Atsız’ın en tanınmış eseri, milliyetçi bir neslin yetişmesinde önemli rol oynamış bulunan “Bozkurtların Ölümü”dür. Bu romanın devamı niteliğinde “Bozkurtlar Diriliyor” ve “Deli Kurt” diğer tarihi romanlardır. Psikolojik bir roman olan “Ruh Adam”da ise bir bakıma kendi portresini çizmiştir.

Hüseyin Nihal Atsız’ın şiirleri “Yolların Sonu” adı ile kitap halinde defalarca basılmıştır. “Türk Ülküsü”, “900.Yıldönümü”, “Türk Tarihinde Meseleler” gibi eserlerinin yanı sıra “Dalkavuklar Gecesi” ve “Z Vitamini” adlı iki de mizahi romanı vardır.

Ölümü

Atsız, 1975 yılının Kasım ayının ortalarında hasta olduğundan şüphelenmiş, ancak yapılan muayene ve testler sonucunda bir hastalık bulunamamıştır. 10 Aralık 1975 Çarşamba akşamı kalp krizi geçirmiş, gelen doktor infarkt olduğunu anlayamamıştır. Hüseyin Nihal Atsız, 11 Aralık 1975 Perşembe akşamı saat 20.00'de geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetmiştir.

Vaktiyle Bir ATSIZ Varmış
Vaktiyle Bir ATSIZ Varmış, Var Olsun!


Kurban Bayramı'nın ilk günü olan 13 Aralık 1975 tarihinde Kadıköy Osmanağa Camii'nde kılınan ikindi namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığı'na gömülmüştür.

Osmanağa Camii'nde cenaze namazı kılındıktan sonra İmam'ın ''Merhumu nasıl bilirdiniz?'' sorusuna Fethi Gemuhluoğlu yüksek sesle: ''Bu musalla taşı, Atsız kadar gerçek bir er kişiyi az görmüştür, hoca efendi!'' demiştir.


Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski