Bu yazımızda, Türklerin en eski dini inancı olarak bilinen Tengriciliği yani Tengri inancını konuşacağız. Tengri inancının emir ve yasaklarını, Tengri inancında ibadeti, ölüm sonrasını, Tengri inancında özel günler ve bayramları siz okuyucularımız için derledik.
Tengri İnancı |
{tocify} $title={İçindekiler}
Tengri inancına dair en eski kaynaklar milattan önce 3000 yılına uzanan Çin kaynaklarıdır. Temelinde her şeyi yaratan "Tengri" ya da diğer tanımıyla "Kök Tengri"(Gök Tanrı) vardır. Çevremizde gördüğümüz ve göremediğimiz her şey bütün kainat onun bir yansıması ve ondan bir parçadır. Bunu her şeyin temelini ve varlığını oluşturan bir enerji olarak da düşünebilirsiniz.
Her şey Tengri'nin bir yansıması olduğu için kainatta bulunan tüm varlıklar birbiriyle eşittir insan ağaç ve hayvanlar hepsi bir bütünün parçalarıdır ve hiç biri birbirinden üstün değildir. Aklınıza gelebilecek bütün cisimler canlılar eşittir bu eşitlikten ve Tengri'nin her varlıkta ruhu(parçası) olmasından ötürü Tengri inancının en temel felsefesi doğayla uyum içinde ve doğaya saygılı olarak yaşamaktadır. Eğer bu uyumu bozarsak kuraklık seller ve çeşitli afetlerle zaten cezamızı kendimiz vermiş oluyoruz.
Tengri nedir?
Tengri, Eski Türkçede “Gök” veya “göktanrısı” anlamına gelip, Eski Türklerin ve Moğolların inancı Tengrizm’de Gök Tanrısı, ya da Gök’ün yüce ruhudur. Tangra, Tenger, Tengir ya da Kök Tengri olarak da bilinmektedir. Tengricilik ve ya Tengrizm, Türk ve Moğol halklarının inandığı dinlerden biridir. Tengri’ye tapınmanın yanında Animizm ve Totemlik bu inancın ana hatlarını oluşturmaktadır.
Tengri nedir? |
Gök(Kök) Tengri ne anlama gelir?
Kök Eski Türkçede mavi, Tengri ise gök anlamına gelir. Dolayısıyla Kök Tengri, mavi gök anlamına gelmektedir.
Gökyüzüyle özdeşleştirilen Tengri, Assel Bekebassova’ya göre evrenin kişileştirmesidir. O, gökyüzünde yaşar ve her şeyi görür. Bu yönüyle proto-Hint-Avrupa mitolojisindeki Dyēus’a benzetilir.
Türk mitolojisine göre Tengri, her şeyin başıdır. Kağanlar, Tengri’den aldıkları kudretle halkları yönetir. Kağanlıklar dönemiyle birlikte, özellikle aristokrat çevrelerde tek tanrı olarak görülmüştür.
Kam Davulu |
Tengri İnancının Peygamberi Var mı?
Bu inancın peygamberi yoktur ve olamaz Tengri kimseyle konuşmaz vahiy göndermez çünkü herkes ve her varlık eşittir, birini seçmek bu eşitliği bozmak demektir, böyle bir statü kimseye verilmez. Bu nedenle Tengri inancının kitabı da yoktur. Eğer bir kitabı olsaydı kesinleşmiş toplumsallaşmış kuralları olması gerekirdi fakat evren ve canlılar sürekli değişmekte olduğu için Tengri inancının kitabı evrenin yani doğanın kendisidir. Doğayı en iyi şekilde anlamak ve onunla her dönem uyum kurabilmek de Tengriciliği anlamak için yeterlidir. Her insan kendini tanır ve sırlarını keşfeder bu kapasite dahilinde evreni anlayabileceği kadar Tengri'yi tanır bu onun için yeterlidir.
Tengri İnancının Emir ve Yasakları
Tengri yasaklayıcı ve kısıtlayıcı değildir. Yaptıklarımızdan ötürü ödüllendirmez ve ya cezalandırmaz. Çünkü toplum yaşantısını düzene sokmak yasalar ve kanunlar koymak Adalet sistemini kurmak insanın kendi sorumluluğudur. Bunu yapabilmesi için akıl verilmiştir. Doğal olarak bize verilmiş olan zekayı kullanarak yasalar belirlemezsek toplum huzuru bozulur, halklar parçalanır, suçlular cezasız kalır ve dünyamız yaşanmaz bir hal alır. Kısaca kendi kendimizi cezalandırmış oluruz.
Tengri her canlıya bu yetkiyi vermiştir ve bu sayede evrendeki bütün canlılar belli kurallar temin etmiştir. Örneğin bir aslan sürüsünde bile herkesin görevi ve sürünün kanunları bellidir eğer kendi kurallarına uymazlarsa yok olurlar. Doğanın bir parçası olan insanda kendisi için en iyi yasaları dizayn etmelidir. İnanca göre Tengri öyle bir sistem kurmuştur ki bu nedenle dünya hayatına müdahale etme gereksinimi yoktur. Siz bu düzene uymaz iyi olanı yapmaz akla mantığa ve doğaya uyum sağlamazsanız kendi dünyanızı dolayısıyla hayatınızı kendiniz mahvetmiş oluyorsunuz. Uyarsanız da kendi kendinizi ödüllendirilmiş, güzel bir hayat, güzel bir dünyaya sahip olmuş oluyorsunuz.
Tengri dini tebliğci değildir, yayılma amacı gütmez, başka dinlerden üstün olduğunu iddia etmez ya da kendisi için savaşılmasını emretmez. Çünkü Tengri bu dinin insanlar tarafından korunmasına ya da yayılmasına gereksinim duymaz. Şimdi burada bir noktaya dikkat etmenizi istiyorum Tengri insanların ona inanıp inanmaması konusunda da hiçbir olumlu ya da olumsuz yaptırımda bulunmuyor. Çünkü kendisine inanılması ya da inanılmaması ile ilgilenmez. Hatta inanca göre Tengri kendisi için dua edilmesini dahi beklemez. Çünkü yarattıkları kul değil bizzat kendisinin enerjisel yansımasıdır onu yüceltmemize övgüler dizimize diğer dinlerden üstün tutmamıza ihtiyaç duymaz.
Tengri İnancında İbadet
Tengri inancında kült adını verdiğimiz ve kutsiyete sahip olan bazı hususlar mevcuttur bu kültlerden bir tanesi Atalar kültüdür. Atalar kültünde her birey kendinden önceki yedi atasına ve kendinden sonraki yedi torununa karşı sorumludur. Bu sorumluluk bizden önce yaşamış olan ve iyi bir insan olarak bildiğimiz atalarımızın ruhları adına zaman zaman hayırda bulunmak için "yemek, süt" gibi dağıtımlarda bulunmak bu sayede onların ruhlarına saygımızı sunmayı gerektirir. Bugün dahi ölen bir bireyin cenazesinde 7'si, 52'si gibi zaman döngülerinde yemek dağıtılması da Tengri inancımızdan günümüze kadar ulaşmış bir geleneğimizdir. İnancımız değişmiş olsa da kaybolmamış bir parçası olarak içimize işlemiştir. Bizden sonraki yedi kuşak içinde; onların refahlarını yüksek tutmak için çalışmamız gerekir. Örneğin siz kötü bir insansınız, hırsız ya da dolandırıcısınız. Sizden sonraki kuşaklar toplum tarafından bu şekilde bir atadan gelmekle yaftalanacak, yaptıklarınızın kötü enerjisi onlara bir şekilde yansıyacaktır.
Orta Asya Türkleri Atalar kültünde, atalarının küçük heylekciklerini yapmış bu sayede onlara olan özlemlerini gidermeye ve bağlarını korumaya çalışmışlardır. İslamiyet'in yayılmasıyla birlikte bu heykelcikler put olarak tanımlanmış ve yasaklanmıştır. Bu doğrudur ya da yanlıştır yorumunu size bırakıyorum. Ancak birde şu açıdan bakın ne fotoğrafın ne de videonun olmadığı o eski yıllarda ölmüş anne babalarımızın suretlerini hatırlamak ve onlara özlem gidermek için başka ne yapabilirdik. Bu nedenle Atalar kültüne günümüz bakışıyla putperestlik denmesinin biraz haksızlık olduğunu düşünmeden edemiyor insan.
Yazının başında da belirttiğimiz gibi Tengri inancı sabit kurallara bağlı değil ve döneme uyum içerisinde değişiklik gösterir yani günümüzde anne babalarımızın suretlerini heykel yapmaya herhangi bir gereksinim yoktur. Elimizde onlara ait yüzlerce fotoğraf aynı amaca hizmet etmektedir. Tengri inancında her varlığın eşit olduğuna ve ruhu olduğuna inanıldığını söylemiştik. Bu bağlamda eğer ki bir ağacın dalını kesmek zorunda kalırsanız o halde doğaya siz de bir şeyler vermelisiniz. Bu dalı kesilen ağacın altına ekmek süt gibi diğer canlıların beslenebileceği gıda maddeleri bırakarak yapılabilir ya da kestiğiniz ağacın yerine yenisini dikmelisiniz ki doğa döngüsünü sağlasın ve düzen bozulmasın. Bunu yapmaz isek sonucunda afetler ve kuraklık gibi kötü sonuçlarla bedelini yine kendimiz öderiz. İşte Tengri’nin kurduğu sistem bu şekilde kendi kendini devam ettirmeye muktedir olabiliyor.
Diyelim ki bir canlıyı öldürmek zorundasınız bunun geçerli bir nedeni olmalı bir aslan bile aç değilse yanı başındaki güçsüz hayvanlara saldırmaktan kendini men ediyor. O halde hem geçerli bir sebebiniz olmalı hem de en acısız şekilde bunu yapmalısınız. Tengri için kurban kesilmez çünkü o size herhangi bir şey karşılığında vaatte bulunmaz ama değilim ki yaşam düzeniniz bozuldu ve gerçekten zor bir süreçten geçiyorsunuz atalarımızın ve doğadaki diğer ruhların size iyi dileklerde bulunmasını istiyor, onların manevi yardımını enerjisel olarak bekliyorsunuz ya da sadece rahatlamak niyetindesiniz, o halde istediğiniz her yerde ve zamanda istediğiniz şekilde dua edebilirsiniz. Çünkü Tengri inancında ibadethane yoktur zaten evrenin kendisi Tengri’nin yansımasıdır, her yerde her dilde dua edebilirsiniz. Bu bağlamda ruhsal düzeni ve dengeyi kurmak büyük önem arz ediyor çünkü dua etmek Tengri’den doğrudan bir şey istemek değildir. Ki Tengri’nin öyle bir vadinin olmadığını da belirtmiştik. Bir nehir kenarında doğa için armağanlar da bulunabilir veya diğer hayvanların yemesi için gıda maddesi bırakabilirsiniz.
Bazen Eski Türkler doğan güneşe ellerini açar ve güneş batarken yine ona ellerini açıp saygı gösterirlerdi bu aslında doğaya ve onun bir parçası olan güneşe getirdiklerinden dolayı teşekkür etmekti. Tengri'ye nasıl seslendiğiniz önemli değildir, Tanrı günümüz Türkçesidir, Allah demekte ya da siz özelinizde kullanacağınız bir isim seçmekte özgürsünüz. Tengri sizin ona ne isim verdiğinizi önemsemez.
Kam |
Şamanların Tengricilikteki Yeri
Şamanizm kelimesi Sibirya'dan Amerikan yerlilerine kadar benzer inançların dinlerine verilen genel bir adlandırmadır ve yanlıştır. Çünkü bu dinler arasında büyük farklar bulunmakla birlikte şaman kelimesi ilk olarak 13. yüzyılda kullanılmış bir terimdir. Eski Türklerde şaman sözcüğü yerine KAM ya da BAKSI kelimesi kullanılmıştır ve bu da grubun şifacısı tanımlamak içindir. Kaşgarlı Mahmud Dîvânu Lugâti't-Türk'te “Kam arşav arvadı, kamlar kamug arvaştı” (Kamlar büyü yaptı ve kamlar anlaşılmayan sözler söyledi) şeklinde belirtmekte olmasına rağmen yine yanlış olarak bazı günümüz çevirilerinde şaman kelimesi kullanılmaktadır. Yanlış tabirle şamanlar doğru isimlendirme ile de Kam'lar Tengri dinindeki bazı ritüellerde yönetici olan ve kabiledeki hastalara nesilden nesle aktarılan yöntemlerle çare bulmaya çalışan şifacılardır. Eğer doğaya teşekkür etmek ve toplumsal birlikteliği sağlamak için bir ritüel yapılacaksa ritüeli yönetmek Kam'a düşer çünkü gerek giyim kuşamı gerekse yaşam şekliyle doğaya en yakın hayvanlarla en içli olan odur ve sözlü geleneğe göre toplu ritüelin unutulmaması için kendinden önceki Kam'dan aktarılmış bilgileri hafızasında barındırmaktadır. Tabii ki bunu sıradan biri de yapabilir, illa şamana yani Kama gerek yoktur.
Kam’ın ruhlarla irtibat kurduğunu inanılır çünkü bedendeki hastalığın iyileşmesi için ruhunda iyileşmesi gerekir. Her türlü hastalığın kökenlerinden biri de ruhtaki hastalıktır. Ölü gömme, adak ve ruhları Tengri’ye ulaştırmak gibi görevleri de vardır. Kam’ın konumu tarih boyunca değişmiş olsa da şifacılığın yanı sıra doğa içindeki tüm canlıların ruhlarıyla ve insanın atalarının ruhlarıyla irtibat kurabilir onlara seslenebilir. Kendi ruhuyla yeryüzü ve gökyüzü seyahati yapabilir doğa olaylarının düzelmesi için doğa unsurların ruhlarıyla irtibat kurabilir.
Günümüzde kullandığımız Kut kelimesi de Tengri inancının önemli bir parçasıdır. Kut, Tengri'nin verdiği uğur iyi bir enerjidir. Günümüzde özel günlerde iyi dilek ve temennilerde bulunmak için kullanılmaya devam eden bu kelime Han ailelerine yönetme erkinin Tanrı tarafından verildiğini de ifade ederdi. Osmanlı Devleti'nde de bu inanç devam etmiş ve Hanedan üyeleri idam edilecekleri zaman bile Kutlu kanın akıtılmamasına özen gösterilmiştir.
Tengri İnancında Ölüm Sonrası
Tengri inancının en karmaşık noktalarından birisi ölüm sonrasıdır gözlemleyemediğimiz bir süreç olmasından ötürü bunu anlamakta kolay değildir. İnsanlar ölüm sonrasını deneyimleyemedikleri için mitolojik birçok unsurdan beslenmişlerdir. Ancak bir hesap günü cennet ve cehennem bir vaatler ya da cezalar yoktur. Ölünce ruh "uçmag" (Uçmak, Ocmah, Uçmah) denilen bir yükselişe geçer. Tengri’ye geri döner başlangıcımıza ulaşırız. Doğa ile yani evren ile bütünleşiriz bu bütünleşme sizin iyi bir insan olarak yaşamanız yada kötü hatırlanan bir ruh olmanıza göre boyut kazanır.
Tengri İnançında Özel Günler ve Bayramlar
- 21 Eylül “AY” bayramıdır ve kışa giriştir. Deniz yol ya da Nehir kenarında kutlanır bu tarihin altı gün öncesi ve altı gün sonrasında et ve tuz yenmez sadece sebze ve süt ürünleri tüketilir buna oruç denir.
- 25 Aralık tarihi “Kün Yanırgan” bayramıdır öncesi ve sonrasında toplam iki gün et süt ve tuz yenmez.
- 21 Mart “Nevruz” bayramıdır üç gün önce ve üç gün sonrasına kadar et ve tuz yenmez.
- 5-6 Mayıs “Yeşil Yaprak” bayramıdır hıdrelleze denk düşer uyanan dünya ve bu tarihlerde ki ilk gök gürlemesi bu bayramın geldiğine işaret eder öncesi ve sonrasında toplam sekiz gün et ve tuz yenmez.
- 21 Haziran “Güneş” bayramıdır ve gök ile yer birleşir öncesi ve sonrasında beşer gün et ve tuz yenmez.
Alkış |